GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE UZANAN KÖPRÜDE ADIM ADIM 14 AY
ASYA – AFRİKA 2002 – 03
Mana Pools National Park’a birlikte gittiğim iki siyah rehberi umarım hatırlıyorsunuzdur. Hillside Lodge’ta kalan İsrailli Tal ile Jamaika doğumlu İngiliz vatandaşı beyaz Geoff’e de bu tura gitmeyi önerdim. Rakam oldukça cazip gelince bizim gibi üç günlük bir tur yerine dört günlüğüne gidiyorlar. Pazartesi akşamı Lodge’ta tekrar karşılaşınca, hemen gezilerinin nasıl geçtiğini soruyorum. Her şey son derece güzel geçmiş, ama yaşadıkları bir şey var ki mutlaka sizlerle paylaşmalıyım.
Bizim de yaptığımız kano turundalar. Kanonun en önünde Geoff, ortada Tal, en arkada da rehber Herbert oturuyor. Bizim, bir hippo (gruba yeni katılanlar için-su aygırı) ile sorun yaşadığımız nehrin dar kanallarından birinden geçtikleri bir sırada, Geoff bir timsahın önlerinde suya daldığını ikaz ediyor. Bu esnada da tekne, süratinden dolayı timsahın üzerine doğru gidiyor. Geoff, bir an için timsahı teknenin altında, sadece yirmi santimetre kadar derinlikte bütün azametiyle fark ediyor. Timsahtan kaçalım derlerken telaşla nehrin sığ kumluğuna saplanıyorlar. Birden, etrafta onlarca “splash” sesi. 50-60 santimetre boyunda bir sürü küçük timsah yavrusu etrafta sıçrayarak kaçmaya çalışıyorlar. Rehber Herbert, gülerek “Hey guys, so many crocs, you are so lucky! (Arkadaşlar çok şanlısınız, etraf timsah dolu)” diyor ama bizimkiler oldukça endişeli, çünkü dev timsah hemen altlarında. Birden timsah, dev kuyruğuyla tekneye vuruyor, sarsılıyorlar, tekne devrilir gibi oluyor. Birden Herbert te durumun farkına varıyor, “Guys, push back! push back!” (geri) diye bağırmaya başlıyor. Hep birlikte dibe yüklenerek geri çıkıyorlar ve hızla uzaklaşıyorlar.
Bizimkilerin kuma saplandıkları yerde bir timsah yuvası varmış ve tüm yavrular bizimkilerin yuvaya çarpmasından sonra yuvadan fırlıyorlar, anne timsah da bu yeni düşmanlara saldırıya geçiyor. Düşünebiliyor musunuz olayı, suya devrilseler bir felaket. Neyse vukuat yok…
Asıl vukuat bu gençlerden sonra bizim gittiğimiz Hwangi National Park dönüşünde oldu. Günlerce vize beklemekten moralimin diplerde olduğu bir sırada Geoff, yeni gelen kız arkadaşı Isabel ve Amsterdam’lı Thomas, ısrarla yine aynı rehberlerle Bostwana ile Zimbabwe arasında sınır oluşturan Hwangi Milli Parkında beş günlük bir safariye benim de gelmemi istiyorlar. Birlikte gidiyoruz. Sabah gün doğmadan kalkıp gerçekten çok zevkli sabah ve akşamüstü game drive’ları (Park içindeki doğal yaşamı görmek için dört çeker araçlarla yapılan geziler) yapıyoruz. Doğal ortamlarında sayısız zebra, fil, buffalo, çeşit çeşit Afrika ceylanları ve hippo görüyoruz. Hele, kıyısındaki kamp alanında gecelediğimiz göle, gece su içmeye gelen filler ve zebraları izlemek oldukça keyifliydi. Beşinci günün sabahında kısa ama çok zevkli bir game drive daha. Daha araca binmeden iki aslanla karşılaşmak inanılmaz harika bir şey.
Noel tatili nedeniyle kaldığım Hillside Lodge’ta kimsenin olmayacağı gibi bir durum ortaya çıkınca Thomas, İsrailli Ariel, Nijerya asıllı İngiliz siyah Doren ile birlikte Hippo Pools Wilderness Camp’a gidiyoruz. Mozambik sınırına yakın bu yerde harika bir Christmas yemeği ve harika bir kano gezintisi ile avunuyorum.
Afrika’yı kesintisiz geçebilme isteğim nedeniyle Zimbabwe’de oldukça uzun bir süre beklemek zorunda kaldığımı biliyorsunuz. 16ncı günün sonunda Zambia Hükümeti, yeşil pasaportlu olan beni sakıncalı görerek ülkelerine giriş izni vermemişti. Şimdi de, Malawi’de elçilikleri olmadığı için Tanzanya vizesi bekliyorum. Tüm birlikte gezdiğim yabancılar, bu ülkelerin vizelerini beklemeksizin sınır girişlerinde veya havaalanlarında alıyorlar ve benim durumuma da oldukça şaşırıyorlar…
Sevgiyle ve sevgimle kalın hepiniz…
Dr. Faruk BUDAK