AFFETMEK VE BAĞIŞLAMAK

AFFETMEK VE BAĞIŞLAMAK

AFFETMEK VE BAĞIŞLAMAK 1875 1250 Faruk BUDAK

Büyük bir çoğunluğumuz, hayatımızda kabullenemediğimiz, hak etmediğimizi düşündüğümüz olaylar yaşamışızdır. Hepimiz ister istemez bizi üzen, hayal kırıklıklarına uğratan, kolayca affedemeyeceğimiz kişiler ile karşılaştık ve karşılaşmaya devam ediyoruz. Hak etmediğimiz davranışlar olarak nitelendirdiklerimizi, kızgınlıklarımızı, öfkelerimizi kendimizi baltalamak için kullanmak yerine, birer kişisel gelişim basamakları olarak görmek ve kendi gelişimimiz için araçlar olduklarını düşünmek ise “farkındalık”tır. Şimdi kendi farkındalığımıza ve öğrenmemiz gereken derslerimize uyanmamızın zamanıdır. Kendini sevmek, affetmek ve bağışlama da, farkındalık yolundaki birer kilometre taşıdır.

Diyelim ki, çalıştığınız iş ortamında size sürekli olarak “işinizi iyi yapmadığınızı” söyleyen bir yöneticiniz, amiriniz ya da müdürünüz var. Böyle bir durumda doğal olarak “ben işimi iyi yapmıyormuşum; o kadar çok çalışmama rağmen adama bir türlü yaranamıyorum, değer bilmeyen bir insan, onu hiç sevmiyorum ve bu kurumda çalışmayı da hak etmiyor” diye düşünebilirsiniz. Bu tarz bir düşünce kalıbı çerçevesinde içinizi öfke, kırgınlık, kızgınlık gibi negatif duygularla yüklemekte ve o’nun sizi negatif olarak etkilemesine izin vermektesiniz.

Acaba şu tarz bir düşünce kalıbına ne dersiniz? “Bence işimi iyi yapmama rağmen iyi yapmadığımı düşünüyor olabilir, bu yorumuna saygı duyuyorum ama beni de etkilemesine izin vermiyorum. Ben, kendime iyi olduğuna inanıyorum, gerçekten iyiyim, bu düşüncesi onun kendi seçimidir, kaos içinde ya da kişisel sorunları olabilir, ona kızmıyorum, farkında olmadan bana öğretmek istediği bir ders var, ona kızmak ve öfkelenmek yerine hatamı, dersimi görmeyi seçmeliyim”…

Diyelim ki bir sevgiliniz ya da partneriniz var ve size yeteri kadar değer vermediğini, sizle istediğiniz kadar ilgilenmediğini düşünüyorsunuz. Yine iki seçeneğiniz var: birincisi, ona karşı öfke ile dolmak, “benle ilgilenmiyor, değerimi bilmiyor, onun bu hatasını affetmeyeceğim” ya da ikinci düşünce tarzı. “Bu davranışlarının altında almam gereken bir ders olmalı, bana yeterli değeri vermediğine göre, demek ki ben kendime yeteri kadar değer vermemekteyim ve o, bu gerçeği görmemi sağlayan biri; onun tuttuğu aynada eksikliklerimi görebiliyorum, onu affediyorum ve ona bana sunduğu aynalık ve yardım için teşekkür ediyorum”.

Her iki örnekteki birinci yaklaşıma tekrar bakalım. Sizi kızdıracak, sinirlendirecek, öfkelendirecek haklı nedenleriniz var. Bu nedenlere takılıp bu duygular içinde yaşamayı seçebilirsiniz ya da olayların arkasındaki gizemi, yani öğrenmeniz gereken derslerinizi görmeye çalışıp, kendi merkezinizde kalırsınız. Her iki durumda da ne yaparsanız yapın, sadece kendinize yapacaksınız.

Tüm koşul ve durumlarda, sizin için en iyisi hangisi ise onu seçin, kendinize öfke, kızgınlık yüklemek yerine, özgürlük ve sevgi yükleyin. Ne yaparsanız kendinize yapmaktasınız. Hazmedemediğiniz, affedemediğiniz her şeyi düşünün. Onları affedin ve salın. Onlar sizin kızmanız, öfkelenmeniz için var olmadılar. Onlar sizin derslerinizdi ve siz artık bu dersin farkındasınız.

Affetmek ve bağışlamak zordur. Bu zorluğun nedeni, karşımızdaki insanı affettiğimizde haklı olduğunu kabul edeceğimizi sanmamızdır. Eğer onu affedersek, haklı olduğunu artık kabul etmişizdir. İşte bu düşünce affetmenin ve bağışlamanın zorlaşmasındaki yanlış inançtır. Başkaları hakkında taşıdığımız her inanç, kendimize o inançla aynı frekansta ektiğimiz bir tohum taşımaktadır. Birini affetmemiz, onun haklı olduğunu kabul ettiğimiz anlamına asla gelmemektedir. Onu affetmemiz ve bağışlamamız, başkaları vasıtası ile kendimizi özgürleştirmek, sinir, öfke,  kızgınlık, hazmedememe gibi negatif duyguların içimize yayılmasına izin vermemek, kendi merkezimizde olmak ve kendimize değer vermek demektir.

“Ben seni affediyorum” cümlesini karşınızdaki kişiye söylemenize gerek yoktur. Onun haklı olduğunu düşünmenize gerek yoktur. Yaşamınızın bundan sonraki bölümünde o’nunla tekrar iletişime geçmenize de gerek yoktur. Sadece kendinize ben onu affediyorum demeye ihtiyacınız vardır. Bu farkındalığa ulaşmak demek, içinize onu affettiğinizi söylemek demek, kendinize, “sen benim için en değerli olansın ve ben başkalarının bende yarattığı negatif duygular ile seni baltalamayacak kadar seni seviyorum” diyebilmektir.

Affetme ya da bağışlamayı içinizde gerçekleştirdikten sonra karşı tarafa bildirmenize bile gerek yoktur. Önemli olan sizin o duygularla kendinize ne yaptığınızdır. İşte bizim farkındalık dediğimiz şey budur. Bu, hiçbir şeyden etkilenmemektir. Dışınızda sizin değerinizi bilmeyen, sizi öfkelendiren, kızdıran birileri var ama siz denge içindesiniz. Siz kendinizi bu duygulara kapılıp baltalamak yerine, bu duygulardan özgürleşmek için tetiktesiniz. Bu yolda ilerlemektesiniz.

Affetmek ve bağışlamak demek, kendi iç dünyanızı iyileştirmek demektir. Affetmek ve bağışlamak kendi kişisel gelişiminiz yolunda çok büyük bir basamaktır. Başkalarını affettiğiniz her sefer, kendinizi de affeder ve özgürleşirsiniz. Affedemediğinizde ise, kendinizi daha çok bağımlı hale getirirsiniz.

Her ne durumda olursa olsun, affetmek ve bağışlamak, insanın kendisine verebileceği en büyük değerdir. Çünkü sadece, kendini affedemeyen bir insan, başkalarını da affetmekte ve bağışlamakta zorluklar yaşar. Bu nedenle başkalarını affetmek, kendini affetmek ve iyileştirmek demektir.

 

Dr. Y. Müh. Faruk BUDAK

error: Bu site korunmaktadır. !!