EKONOMİK KRİZİN İÇSEL YANSIMALARI

EKONOMİK KRİZİN İÇSEL YANSIMALARI

EKONOMİK KRİZİN İÇSEL YANSIMALARI 1889 1250 Faruk BUDAK

Tüm dünyayı kasıp kavuran ekonomik kriz bazı insanları hiç etkilemiyor ve bazılarını da adam akıllı savuruyor gibi. Neden kriz insandan insana farklı algılanmakta, değerlendirilmektedir? Bu bir tesadüf müdür acaba? Belki de aramızdan bazıları en zor koşullarda bile, kendi farkındalıklarıyla ayakta kalmayı biliyordur…

“Düşünce”nin ne kadar güçlü olduğunu birçoğumuz fark etmeye başladık. Düşünce düşünceyi çeker. Neye inanıyorsak, yaşamımıza çektiğimiz de o olacaktır. İnsan her zaman, düşündüğü şeyleri yaşamaktadır. Ekonomik kriz dediğimiz kavram, ilk önce insanın kendi psikolojisinde başlar. Bu olumsuz düşünce, insanın bilinçaltına yavaş yavaş yayılır. Böylece kişi farkında olmadan, kendisi için bir yoksulluk bilinç alanı oluşturmaktadır. Devreye giren bu süreç, zaman içinde kişinin düşünce ve inancına uygun olan durumları da yaşamına çekmeye başlayacaktır.

İnsan kendinde ya yoksulluk ya da zenginlik bilincini besler. Yoksulluk bilincine inanan biri, daima yoksulluğuna sebep olacak olay ve durumları kendine çekmektedir. Aynı şekilde, kendinde zenginlik bilinci oluşturan bir birey de, bu bilincine uygun ortam ve koşulları kendi yaşamına davet edecek, kendine çekecektir. Bu süreç her zaman içten dışa doğru işler. İnsanın kendinde besledikleri, dış dünyada karşılaşacaklarının temelleridir.

Bazı insanlar içinde bulundukları olumsuz şart ve durumlara rağmen, olumlu düşüncelerini sürekli kılmayı başarabilirler. Bu durumda ekonomik kriz bilinci, onların kabul etmedikleri ve kendi inanç sistemlerine almadıkları dışsal bir koşul olarak kalır. Her daim başarıya, olumluluğa odaklıdırlar. Bu bilinçte bir insana dışta bıraktığı ekonomik kriz anlayışı dokunamaz. Kendi düşünce sisteminde olmayan bir şeyle insan, dış dünyada da karşılaşamaz. Çekim yasası, böyle işlemektedir. Dış dünyada karşılaştıklarımız, düşüncelerimizin sonucudur; düşüncelerimiz dış dünyada karşılaştıklarımızın sonucu değil. İş koşulları kötü bile olsa, kendine zenginlik ve bolluk bilinci aşılayan bir birey, en yıkıcı ekonomik krizin en derin noktasında bile, işinde yükselmeye ve başarılı olmaya devam edecektir.

Bazı insanlar dış dünyadaki durumları aynen alıp kendi düşünce sistemlerinde kabul ederler ve böylece dış koşulların kendi gerçeklikleri olmalarına izin vermiş olurlar. Böylece dışsal bir olgu gibi görünen ekonomik kriz de, onu kendisi için kabul eden insanın gerçekliği haline dönüşüverir. Bu durumda birey, başına gelen negatif iş durumları ve maddi sorunlarda, krizi öne sürmeye başlar. Oysaki kendi düşünce sistemine krizi dâhil edenin sadece kendisi olduğunun farkında değildir. Böylece kabul ettiği bu kriz bilinciyle, yaşamına uygun durum ve koşulları da çekmeye başlar. Kendisine aşıladığı kriz ile başlayan yoksulluk bilinci, bu düşünceye odaklanma ile beraberinde korkuyu yaratır. Bu korku, kişinin içinde bulunduğu duruma göre şekillenir, işini kaybetme korkusu, iflas etme korkusu…

İnsanın kendi dışında karşılaştığı durumlar, içindeki düşünce formlarından oluşmaktadır. İçine korku salmış bir birey, iş pozisyonu ne kadar iyi olursa olsun, kendisinde beslediği bu korku ile bir gün yüzleşmek zorunda kalır. Bu yüzleşme genellikle de işini kaybetme olarak açığa çıkacaktır.

Kendi inanç sistemlerimize soktuğumuz düşünceler, gerçekliğimizi yaratır. Yoksulluk bilincine düştüğümüz an, korkuyu, beraberinde de bir sürü olumsuz düşünceyi kendimizde oluştururuz. Aynı şekilde zenginlik bilinci yarattığımızda da, beraberinde dışsal koşullar ne olursa olsun, bir rahatlık ve başarı odağı gibi birçok olumlu düşünceyi kendimize davet ederiz. Bu yüzden düşüncelerimizin farkında olmak, çok önemlidir.

Düşüncelerimizin gerçekliğimiz olduğunu anladığımız an, artık daha dikkatli olmalıyız demektir. Dış dünyadaki durum ve koşullar ne olursa olsun, kendi farkındalığımızı yüksek tutmak ve de bizi etkilemesine izin vermemek, başarı sanatının temelidir. Bu, “başarıya odaklanmak” demektir. Hedefimiz “başarı” olduğu müddetçe, elde edeceğimiz de başarıdan başka bir şey olmayacaktır.

Psikolojimize kattığımız düşüncelerin, bu düşünceler inancımız haline gelmeden farkında olmak çok önemlidir, böylece onları dönüştürmek için kendimize fırsatlar yaratırız. Korkularımızın altındaki düşüncelere bakmak dönüştürmenin gerçek simyasıdır.

Neden korkuyorsun? İşini kaybetmekten mi? Korkuyorsun çünkü başka bir iş bulamayacağına inanmışsın. Neden kendine güvenmiyorsun, sen başarılısın, sen işinde iyisin, çok daha iyi bir iş bulabilirsin, öyleyse neden korkuyorsun, hem işini kaybedeceğini sana söyleyen kim? Aslında sen, kendi kendine yarattığın bir kuruntuyu besliyorsun. Hatta daha şimdiden kabul ettiğin bu düşünce ile kendi içinde işini kaybetme planları yapmaya başlamışsın bile. Öyleyse içinde fark etmeden yarattığın bu gerçeklik, dışında da oluşmaya başlarsa şaşmamalısın…

Neden korkuyorsun? Ekonomik kriz varsa bile, bu bütün şirketlerin iflas edeceği anlamına gelmez ki. Elindekileri yitirmekten korkuyorsun sen. Neden yitiresin ki. Sen başarılısın, işinde değerlisin. Değerli olan şeylerin hep yüzeyde kaldıklarını niçin bilememektesin…

Dr. Faruk BUDAK

error: Bu site korunmaktadır. !!